31 Mart 2010

Wishlist


Tanrı, ışık, yüce olan, evren, güç; her ne diyorsanız... Kendisinden bu doğumgünümde istediklerim var. Son bekar doğum günüm... Ayrıca son kez 20'li bir yaşa basıyorum. Hadi be bir kıyak geçiver!

1. -6 kg! (non refundable)
2. M.A.C. Bebeköy üyeliği
3. Piyango miyango bir şeyler... Çıksın ama artık. Bir önceki maddeyle de bağlantılı zaten.
4. Yolunda giden işler
5. O gün hava çok güzel olsun! (o gün işte..)
6. Saçımdaki beyazlar artmasın


Teşekkürler!

30 Mart 2010

Organik makyaj


Güzelleşmek için sağlıktan ödün vermemeyi eni yeni öğreniyoruz. Makyajı badem yağıyla çıkarıp, cildi gül suyuyla tazelemek, saçı bıttım sabunuyla yıkayıp sodayla durulamak ve limona parlatmak, cildi doğal yağlarla beslemek bir süredir çok kişi tarafından yazılıyor, çiziliyor ve hatta uygulanıyor.

İş makyaja gelince iş daha zor. Ceviz yakıp rastık çekme gibi yöntemler zahmetli oluşundan ötürü geri geleceğe pek benzemiyor. Bu durumda benim seçimim NVEY ECO serisi. %98 organik, sertifikalı makyaj ürünleri havuç yağı, gül absolütü, doğal balmumu, papatya, tatlı badem yağı, yalancısafran yağı, avokado, kivi, portakal, jojoba yağı içeriyorlar. Far, fondöten, maskara, ruj, allık, bronzlaştırıcı; kısacası hemen her şey var.

Ben ruj ve rimelini denedim. Rimel ne yazık ki istediğim sonucu vermedi ama ruj bir harika. Dağılmıyor, dudağımı nemlendiriyor, rengini de uzun süre koruyor. Rujun organik olması diğer makyaj malzemelerine göre daha önemli çünkü sadece deriye temas etmiyor, aynı zamanda ister istemez yiyoruz da.

Sonuç: Daha az kimyasalla daha çok mutluyum. Chanel kırmızı rujumdan vazgeçer miyim? Asla!

26 Mart 2010

Murada ermek...


Daha evvel müjdesini vermiştim Uterqüe geliyor diye. Geldi nihayet! Akmerkez şubesi şubatta açıldı aslında ama resmi açılış dün Teşvikiye şubesi ile yapıldı. Sabah ve akşam olmak üzere iki ayrı açılış daveti verdiler, sabahkine gitmeyi tercih ettim. Sofa Hotel'deki kahvaltıya geç kaldığım için doğrudan konuşma salonuna girdim. Son derece sıkıcı konuşmalara (mağazamız şöyle kaliteli, böyle kaliteli..) bir de aç karnına katlanmak durumunda kaldım, soru-cevap kısmına geçildiğinde saçma sapan, zaten cevabı konuşma esnasında verilmiş sorular başlayınca daha fazla dayanamayıp dışarı çıktım ve kahvaltı büfesinde karnımı doyurdum.
Ardından işin en güzel kısmına geçildi, mağaza ziyareti. Sofa Hotel'in birkaç adım ötesindeki mağazaya gittik topluca. Vitrinin önüne gerilmiş siyah perdeler gururla açıldı ve böylece aylardır yolunu gözlediğim Uterqüe ile ilk kez yüzyüze geldim. Benden heveslisi yoktu galba ki kapıdan içeriye adımını ilk atan ben oldum. (Aslında sabahki sıkıcı konuşmalar yüzünden olsa gerek, geri kalan kimsede en ufak bir heyecan kırıntısı yoktu. Ne konuşmalar ne perde açılışı en ufak bir kıpırtı oluşturmadı davetliler üzerinde). Mağaza ufacık, dolayısıyla ürün çeşitliliği de o ölçüde. Ayakkabılar, giysiler, aksesuarlar tam beklediğim çizgide; harika! Bahar koleksiyonu pudra ağırlıklı pastel renklerden oluşuyor çoğunlukla. Fiyatlar da, genel duruş da Massimo Dutti'ye yakın geldi bana. Bir babet beğedim, 200 küsür liraydı. Maaşım yatar yatmaz soluğu nerede alacağım belli, biri beni tutsun!

24 Mart 2010

Gelinlik diktirmek


Şu sıralar hayatımdaki bir nümerolu atraksiyon gelinlik provalarına gitmek. Zannettiğimden çok daha kolay ve stressizmiş! Hep böyle mi olur, benim terzinin ustalığından mı yoksa benim son derece sade bir model seçmiş omamdan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama olay şu şekilde gelişti:
İlk randevu: Terziyle tanıştık. Birlikte onlarca gelin dergisine baktık, kafamdaki modelle vücut tipime gidecek olanın orta yolunu bulmaya çalıştık. Modeli kabaca belirledikten sonra kumaşı seçtik ve ölçülerim alındı.
İlk prova: Amerikan bezinden biçilmiş bir örnek üzerime iğnelendi, modelin aşağı yukarı nasıl duracağını kestirmiş olduk ve temel müdahalelerde bulunduk.
İkinci prova: Gelinliğimin gerçek kumaşından dikilmiş, gerçek parçalar giydiridi. Yani aslında ilk kez gelinliğimi giymiş oldum.
Son prova: Bu henüz gerçekleşmedi çünkü etek boyunun ayarlanması için ayakkabılarımla gitmem gerekiyor ve ben henüz onları seçmedim.
Teslim: Son provadan sonra varsa ufak tefek birkaç düzeltme yapılır ve genelikle düğünden 15 gün evvel gelinlik teslim edilir. Son haftaların stresinden gelinlerin kilo kaybettiği söyleniyor, bu durumda son provayı düğüne ne kadar yakın yaparsanız o kadar iyi.

Ayakkabılarımı alıp son provaya koşmak ve gelinliğimin bitmiş halini üzerimde görmek için sabırsızlanıyorum!

21 Mart 2010

İlkbahar, nihayet...



Bugün baharın ilk günü. Hava o kadar güzeldi ki uzun zamandır ilk kez Aşşk Kahve'de dışarıda oturup kahvaltı ettik. Aşşk'ı da, yumurtasını da (rejimin sağolsun epeydir yumurta yemiyordum), güzel Boğaz havasını da özlemişim. Dönüşte Bebek yokuşundan çıkıp meşhur ağacın fotoğrafını da çektik. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf aynı ağacın geçen bahardaki hali. Bugünkünü cep telefonuyla çektiğimiz için kalitesi daha düşük, bunu koymayı tercih ettim.
Herkese iyi baharlar!

11 Mart 2010

Yine cupcake meselesi...


Obsesif bir tip sayılmasam da, çoğunlukla uyduğum eşşeği kuyruksuz bıraktığım söylenir. Bir ayı aşkın suskunluğumu yine cupcake ile kesiyorum. Bu ay dergiye bir cupcake dosyası hazırlıyorum, bu nedenle de sabahtan akşama kadar cupcake tadıyorum! Ofise kutu kutu cupcake geliyor, hepimiz tatlı komasının eşiğindeyiz. Tabii ortada bir de ufak problem var: Feci rejimdeyim! Dolayısıyla ucundan ucundan tadıyorum. Konuyu başkasına veremezdim çünkü düğün için de zaten bu tadım faslını yapmam gerekiyordu. İstanbul'un en iyi ve en kötü cupcake'i kafamda şekillendi sayılır. Sonucu önce dergide, sonra burada paylaşacağım, takipte kalın.