29 Temmuz 2010

Selam dondurma!



Yazın aldığım kiloların baş müsebbibi dondurma. Hiç de öyle masum değil... Yani benim gibi her gün yerseniz...
Bu öğlen yediğim lavantalı dondurmanın tadı hala damağımda. Ortaköy'de yeni açılan İtalyan dondurma zinciri Ciao Gelato'da %100 meyveden yapılan çeşitler satılıyor. Ben lavatalıdan başka bir de zencefilli denedim. Bir dahaki sefere biberiye lavanta ve çikolatalıyı (hepsi tek bir çeşit içinde) denemeyi düşünüyorum.
Bacardi'li, Red Bull'lu vs. de yapıyorlarmış ama sadece özel sipariş üzerine. Gidin, görün, yiyin. Dondurma o kadar lezzetli ki satıcının "ama bu dondurma değil, gelato!" tarzı beyanlarına dahi cevap vermeye yeltenmiyorsunuz.


www.ciaogelato.info/

Mecidiye Mh. Çevirmenci Sk. No 91/2
Ortaköy

0212 - 292 56 97

26 Temmuz 2010

Yeni yaz içkim



Martini'nin her türlüsünü severim. Ama geçtiğimiz haftalara lansmanı yapılan bir çeşidi var ki yaz için bir numaraya oturdu.

Martini Rosato, roze şarap havasında bir içki; zaten şarap bazlı. Bol buzla sek olarak, sodayla karıştırarak veya köpüklü şarapla karıştırarak (büyük balon kadehte, bol buzla içiliyor; bu kokteylin adı Martini Royal) içebiliyorsunuz.

Meyvemsi, hafif buruk ama tatlı... Meşrubat gibi gözükse de özellikle köpüklü şarapla karıştırıldığında epey kafa yapıyor, dikkat!


21 Temmuz 2010

Organik şarap serisi Smyrna



Ege'de kendi bağlarında organik tarım yapan İdol, yeni şarap serisi Smyrna'yı dün Mehmet Yalçın'ın şarap barı Rouge'da tanıttı.

Her çeşitten tattım. En çok Cabernet Sauvignon, Merlot ve Passito hoşuma gitti. Her ne kadar tadına tercih edeceğim onlarca alternatif olsa da organik oması sebebiyle bundan böyle evime sık alacağım bunlardan. Malum; şarap antioksidan etkisi sebebiyle sağlık için iyi fakat kullanılan tarım ilaçları bir o kadar zararlı, çoğu yüksek derecede kanserojen. Organik şarapları gönül rahatlığıyla tüketebilirsiniz.

İdol'den bahsetmişken; 3 Meşe Consensus serisine de değinmek istiyorum; magnum şişelerde satışa sunulan, üç farklı meşede dinlendirilen, yıllanmaya uygun nefis bir şarap. Bir sene evimde dinlendirdiğim şişeyi geçenlerde açıp içtik. Bugüne dek içtiğim belki de en iyi Türk şarabıydı. 2007 rekoltesinin piyasaya sürülmesi yakın, kaçırmayın.



Bu arada Rouge'a gitmeyi aylardır planlıyordum, nihayet kısmet düneymiş. Çok güzel, olması gerektiği gibi bir mekan. Benim de zamanında bir şarap barı açma hayalim vardı. Hayalimdekine çok benzemese de şarapseveri tatmin edecek cinsten bir yer. Gidin, görün, beyaz şaraplı limonatasından ve kırmızı şaraplı sangriasından için, alttaki kavda aklınızı kaybedip şişelerce şarap alın... Geçtiğimiz pazar da Türkiye'Nin ilk şarap pazarı gerçekleşti Rouge'da. İyi şaraplar %20 indirimli satışa sunuldu. Şu an evde şarap bolluğu yaşadığımız için gitmedim ama mini-kavımızda şişe azaldıkça yenilerini Rouge'dan edinmeye hazırım.

Princess' diary



Daha evvel California Nail Bar'dan söz etmiştim size. Kuaförde manikür-pedikür yaptırmaktan nefret eden ben ve benim gibiler için devrim niteliğindeydi. Son altı aydır benzerleri çoğaldı; The Nail Job, Q Nail Bar, Pronail... (Herbiri hakkında detaylı bir raporu Time Out Ağustos sayısında bulacaksınız!)

Bir de Misk Nail Spa var ki hepsinden ayrı tutmak lazım. Anadolu yakasında olduğu için değil, dekoruyla, hizmetiyle, kokusuyla hiçbirine benzemediği için.

Pembe-gri-beyaz tonlarda, kokoşukla sadelik arasında titizlikle dengede duran bir havası var. Çalışanlar son derece ilgili ve kibar.

Ben Misk'e düğünden önceki gün gittim. Gelin paketleri de mevcut ama içeriği bana uymadığı için bakımlarımı tek tek seçtim.

Masajlı manikür ve pedikür seçtiğinizde uygulanacak peeling, tuz ve kremlerin kokularını deneyip seçiyorsunuz. Ben ferahlatıcı nane&çikolata seçtim pedikür için. Manikür içinse citrus. Kokular arasında kendinizden geçiyorsunuz. İnanın o an deli gibi yağan yağmurun stresini bile (ertesi gün açık havada evleneceğim düşünsenize!) azalttı. Ayaklarıma masaj yapılırken bir yandan da ikram edilen kahveyi yudumladım.

Sahibesi Ceren Hanım'a düğün için kaygılarımdan bahsettiğimde gelinlikçi komşusunu arayıp bana uygun bolero olup olmadığını dahi sordu!

Oje olarak kanserojen madde içermeyen ve müthiş renk skalasına sahip Essie markasını kullanıyorlar. Ertesi günkü durumdan ötürü krem rengi sürdürdüm ama aklım feci şekilde güneşte renk değiştiren ojelerde kaldı!

Şimdi eve ve işe yakın olduğu için Bebek'teki Q Nail Bar'a gidiyorum ama Misk'e uğrayabilmek için karşıya geçme planları yapıyorum. Sonrasında yağmur bitsin, güneş çıksın, ojelerim renk değiştirsin :)

Misk Nail Spa
http://www.misknailspa.com/

16 Temmuz 2010

Caz havası





İKSV hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu sene de basına kısıtlı davetiye hakkı tanıdı. Seçimimi ikisini de ilk kez canlı izleyeceğim Lisa Ekdahl ve Tony Bennett'ten yana kullandım.

Lisa Ekdahl'ın senelerdir yolunu gözlüyordum. Konser tam tahmin ettiğim gibi geçti. 40'lık lolita, tatlı tatlı şarkılarını söyledi. Esma Sultan her ne kadar büyüleyici bir atmosfere sahip olsa da ince uzun yapısı konseri izlemeyi zorlaştırıyor. Oturmalı kısım (şeritle ortadan ikiye ayrılmıştı konser alanı) sakin sakin konser izlerken, ayaktaki kısım elinde şaraplar, parti havasında hafif sesle sohbet, bir ileri bir geri geznti şeklinde takılıyordu.
Biz ayakta izledik, çok da keyif aldık. Ama Lisa Ekdahl Açıkhava gibi bir yerde, oturarak dinlense sanki tadı daha güzel çıkardı.

Tony Bennett'e gelince; orada müzikten öte tarih vardı. 84 yaşında, sahnede hala ışık saçan, bir saat boyunca ezbere, ayakta şarkı söyleyen, üstelik sesi, vibratosu, tonlamaları hala karizmatik Tony dakikalarca ayakta alkışlandı. Kızı Antonia Bennett tatlı sesiyle açılışı yaptı. Caz barda sahneye çıksa koşa koşa dinlemeye giderim lakin Açıkhava'da konser verecek kıvama gelmesi için daha epey yol katetmesi gerek. Arabasının arkasına "Babam sağolsun" yazdırsa yeridir.

Son söz: Her iki konserde de alışık olduğumuz angut seyirci mevcuttu. Lisa Ekdahl ara verdiğinde (Esma Sultan Ortaköy Camii'nin dibinde, ara da tam ezan saatine denk geldi. Arkada o sesle konser verilmesi mümkün olamazdı; kaldı ki ezan sırasında şarkı söylese seneye bir caz festivalimiz dahi olmayabilirdi... Evet, artık her şey mümkün buralarda...) yanımdaki bir numaralı angut, arkadaşına "Çocuk sesiyle şarkı söylemek çok mu yorucuymuş da ara verdi! Ehi ehi ehi" dedi. Tony Bennett'te ise alan anırarak şarkı sipariş edenler, adamceğiz şarkısını icra ederken anırmaay devam etmeler, "Kafanı oynatma la, konsantrasyonum bozuluyo" diye önündekine müdahale edenlerden geçilmiyordu...

13 Temmuz 2010

Wedding cupcakes






Düğünümüz Türkiye standartlarında klasik bir düğün değildi. Pasta konusunda da uzun zamandır düşündüğüm şeyi hayata geçirdim; cupcake!

Her şeyden önce, cupcake ne kadar sevdiğimi bilmeyen yok. Aslında tadından çok görüntüsü beni tavlıyor. Hatta tat bakımından pek çok pasta ve tatlıyı cupcake'e tercih ederim. Ama düğünde sadece görüntüye yüklenip, davetlileri bol şekerli, yavan pastacıklara mahkum etmek istemedik.

Dev bir kılıçla kat kat maket pasta kesmek neyse ki ne bizim aramızda ne de ailelerimiz arasında söz konusu bile olmadı. Dolayısıyla şehirdeki görüntü/tat/fiyat oranı en dengeli cupcake'i bulma işine giriştim; zaten bunu daha evvel sizinle paylaşmıştım.

Bizim için bu araştırmanın galibi Klemantin oldu. Bir cumartesi sabahı pastanenin sahibesi Deniz Orhun'la buluştuk ve çeşit çeşit cupcake tattık. Varlhona çikolatalı ve limonluda (düğün temamız limondu) karar kıldık; 200 çikolatalı, 100 adet de limonlu sipariş ettik. (Garanti olsun diye fazla yaptırmıştık ama epey arttı, düğünü takip eden günlerde bol bol cupcake yedik ve sağa sola dağıttık...)

Cupcake'lerin üzerini süslemesi için kağıttan flamalar yaptım; bir çift de güvercinimsi yaratık =) Kitsch olmayan, ufak gelin damat figürü bulamayınca böyle bir şey yapmak durumunda kaldım son gün. Bence fena da olmadı

Cupcake'ler şampanyayla kadeh kaldıracağımız zaman kat kat bir standa dizilmeye başladı. Buradaki şanssızlık davetlilerin bizim yememizi beklemeden, dizildikleri anda alıp yemeleri oldu. Bunu tahmin ettiğimizden cupcake'leri düğünün en başında yerleştirmemiştik. Ama daha dizilirken yeneceğini de düşünmemiştik, pes doğrusu :))

Sonuç: Cupcake'lerin her iki çeşidi de çok beğenildi, günlerdir birileri beni arayıp nerede yaptırdığımı soruyor.

Yukarıda görmüş olduklarınız limonlu olanlar. Çikolatalı çekilmemiş sanırım. Fotoğraflar Emel Ernalbant'a ait.

Klemantin'e www.klemantin.com.tr'den ulaşabilirsiniz.

07 Temmuz 2010

Düğün notları



 Bir senelik hazırlık, sadece üç saat için... 27 Haziran 2009'da o malum soruya "evet" dedikten tam 364 gün sonra, 25 Haziran 2010'da tanıkların huzurunda birikte "evet" dedik. On iki gün gibi geçen on iki ay boyunca o günü planladım.

 Yükselen burcu oğlak olan bir koçun düğün hazırlıklarını bir düşünün! Son derece sistematik ama dağınık, sabit fikirli ama bir yandan da maymun iştahlı...

 Her şeyle bizzat ilgilendim, organizatör girmedi araya. Pastacıyı, çiçekçiyi tüm şehri arayarak seçtim. Ve tüm seçimlerimden çok memnun kaldım!

Pasta yerine istediğimiz cupcake'leri Klemantin'den Deniz Orhun yaptı. Son derece titiz ve iyi bir iş çıkardı. Varlhona çikolatalı ve limonlu iki ayrı çeşit sundk o akşam. İkisi de çok övgü aldı. Cupcake'lerin süslerini ise ben yaptım.

El buketi, boutonniere, corsage ve nikah alanı süslemesini La Maison des Fleurs yaptı. Ne hayal ettiysem aynısı o gün karşımdaydı. Fiyat konusunda da ellerinde geleni yapıyorlar. Nikah kürsümüzü de onlardan kiraladık.

Düğün öncesi fotoğrfları Emel Ernalbant çekti. Düğün sırasındaki çekimleri ve video çekimini ise Foto Süleyman yaptı. Foto Süleyman'ın sonuçlarını henüz görmedik ama düğün boyunca çok özenli çalıştılar ve hiçbir aşamada canımızı sıkmadılar. Emel'in çektiklerinin bir kısmını ise bugün gördüm (biri şu yukarıda grmekte olduğunuz kare), hepsi mükemmel!!! Kendisi Londra'da yaşıyor ama sık sık İstanbul'a gelip gidiyor Yakında adını çok sık duyacaksınız.

O gün sabahtan yağan yağmura rağmen (dekorasyon konusunda bizi epey sıkıntıya soktu, planladığımız bazı şeyleri gerçekleştiremedik) her şey çok güzeldi. İnsanlar genelde kendi düğünlerinden bir şey anlamadıklarını, pek eğlenemediklerini söyler. Bizde hiç öyle olmadı. Her saniyesini yaşadım ve çok çok eğlendim. Bunda en büyük etken şüphesiz bizimle olan dostlarımız ve işlerin düzgün yürümesini sağlayan ve her adımda bana destek olan nedimelerimdi.

Gelelim bölüm sonu dersine...
1. Kendi düğününüzün organizatörü olmak çok zor. Her ne kadar bol vaktiniz olsa da düğün günü yapılması, başında durulup ynlendirilmesi gereken çok fazla iş var ve bunu sizin yapmanız imkansız. Mutlaka bir organizatörle anlaşın.
2. Haziran sonunda bile yağmur yağabilir, mutlaka bir B planınız olsun.
3. Gerçek arkadaşlarınızı o gün tanıyacaksınız. Biri sırf sizin için kalkıp İrlanda'dan gelir, 'kardeşim' dediğiniz başka biri son anda satar... Kara kaplı yanınızda olsun.
4. Beyaz giyenler mutlaka çıkar, hazırlıklı olun.


P.S. O gece en çok müzikler konuşuldu. Evet, şarkıları biz seçtik ama DJ de bizi güzel önlendirdi ve o akşam şarkıları çok uygun anlarda çaldı. Mehmet Seymen'e teşekkürler!