30 Nisan 2010

Kenneth Cole İstanbul'da


City's'deki mağazanın ardından dün Akmerkez'deki şubeyle resmi açılışını yaptı Kenneth Cole. Markayı Türkiye'ye getiren Park Bravo grup. Ürünler güzel ama fiyatlar yüksek. Kısa, çok sade  ipek bir elbise beğendim, etikette 450 TL yazıyordu. Mağaza düzeni çok da alışveriş yapma dürtünüzü harekete geçiren cinsten değil. Zamanında Nine West'i getirerek İstanbul alışveriş sahnesinde devrim yapan Park Bravo grubu, neden Anne Klein, Inglot ve şimdi de KC ile sıradanlaşıyor, anlamak zor.

Bravo Domingo!


Facebook'ta bir ara pek moda bir application vardı: Ölmeden evvel yapmak istediğiniz 5 şey. Benim maddelerimden biri Placido Domingo'yu canlı izlemekti. Dün bu hayalim kısmen gerçekleşmiş oldu. Canlı izledim ama siemada... Cinebonus, La Scala'da Domingo'nun başrolünü üstlendiği Simon Boccanegra operasını canlı yayınladı. İşte izlenimlerim:

-Sinemada opera gösterimi tutmayacak. Sadece davetiyeyle gelinen, Domingo'lu, La Scala'lı, üstelik canlı galaya bile katılım o kadar azdı ki... Kimse yüksek fiyatlar ödeyip de sinemada opera izlemeye gitmeyecek. Ama umarım Cİnebonus olaya ticari yaklaşmaz ve gösterimlere devam eder. Özellikle opera öğrencileri için muhteşem bir fırsat.

-Sinemada opera izlemek, televizyonda maç izlemek gibi. Normalde orada olsanız göremeyeceğiniz detayları görerek, farklı açılardan izliyorsunuz. Domingo'nun hiçbir mimiğini kaçırmadık. Ama neticede ekrana bakıyorsunuz, muhteşem bir performansın sonunda "Bravo!" diye haykırmak, ayakta alkışlamak istiyorsunuz ama içinizde kalıyor.

-21.00'de başlayan gösterim yarım saatlik tek ara ile birlikte 00.15'e kadar sürdü. İzleyicilerin bir kısmı daha ara bile verilmeden Prologue'un sonnda salonu terketti.

-Terketmeyenlerin bir kısmı uyudu. Tam yanımda uyuyup, kendi horultusuna uyananlardan biri İstanbul Devlet Opera ve Balesi yöneticilerinden ve solistlerinden bir baritondu, ismini vermiyorum.

-İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nden çok insan vardı. Çoğu temsil sırasında sürekli konuştu ve aryalara eşlik etti. Bir kişinin telefonu çaldı.

-Metin Uca davetiyede koyu renk takım giyilmesi rica edildiği halde galaya jean ve tişörtle katıldı. 

-Temsil öncesi kokteyl çok başarılıydı, tok gittiğime üzüldüm. Johnny Walker Black Label ve Apple Martini ikram edildi.

-Perde açılmadan evvel ekranda La Scala salonunun da canlı yayınlanması harikaydı. Gerçekten oradaymış gibi hissettik. Sosyetikler fırsatı kaçırmadı ve hemen her birinden "Aaaaa biz de bu salondaydık şekerimm" sesleri yükseldi.

-Domingo hala Domingo. MUHTEŞEM! 

-Fabio Sartori nefis bir tenor, mutlaka keşfedilmeli. Fİziğinden ötürü yakında 'yeni Pavarotti' olarak lanse edilmesi olası.

Son söz: En sevdiğim operalardan Aida ve Carmen de önümüzdeki haftalarda La Scala'dan, ama bu defa canlı değil banttan yayınlanacak. Hayatta kaçırmam!

26 Nisan 2010

iPhone 4G




Geçen hafta Gizmodo, iPhone 4G'yi ele geçirdiğini ilan etti ve tüm detaylarını yayınladı. Tasarımı büyük hayal kırıklığı! Biz ilk fotoğraftaki gibi bir şey umarken, ikinci fotoğraftaki gibi bir tuğlayla kalbimizi kırdı Apple.
Özelliklere gelince; çığır açan bir durum yok... Önde kamera, daha uzun pil ömrü gibi zaten beklenen şeyler eklenmiş...

Şuradan inceleyebilirsiniz:
http://gizmodo.com/5520471/the-tale-of-apples-next-iphone

21 Nisan 2010

Şişko ve seksi



44 beden ve üzeri için seksi iç çamaşırları, eldiven, tüylü terlik, kırbaç gibi aksesuarlar ve fantezi kostümleri satan bir site Hips&Curves. Kilolarıyla barışık olanlar tıklasın.www.hipsandcurves.com

16 Nisan 2010

Tırnaklar bu yaz rengarenk


Dün derginin kapak çekimi vardı. Makyaj için Sephora'dan bir uzman geldi. Yanında da rengarenk ojeler getirmişti. Kapak ünlümüzün gelmesini beklerken üzerimdeki kıyafete uygun lila renkli ojeyi sürüverdim! 
Aklım sarı ve nil yeşilinde de kaldı. Aklınıza gelecek her renk var! Hepsi de minik minik şişelerde, fiatları 13,50 TL. Dolayısıyla sadece bir-iki defa sürecek olsanız bile alabilirsiniz.  Henüz mağazalara gelmediler ama bir-iki haftaya gelir diye tahmin ediyorum!

13 Nisan 2010

Kızsal meseleler


Karın ağrısıyla uyandım bu sabah. İçtiğim Majezik fayda etmeyince soluğu Migros'ta aldım. Artık günlerdir kafamda dnüp duran hayali gerçekleştirmek için çok sağlam bir bahanem vardı. Rafları hızlıca tarayıp Eti Browni Intense'i buldum. Çıkarken su reyonuna da uğradım,  her zamanki gibi Abant veya Nestlé alacaktım ki  üzerinde 'your slimming partner' yazan Contrex'in indirimde olduğunu gördüm.

Su ithalatına, burada da olan bir şeyin başka ülkeden ithal edilip hem fiyatının katlanmasına hem de küresel ısınmaya katkıda bulunmasına sinir oluyorum normalde. Ama o 'your slimming partner' cümlesi, elimde tuttuğum browni'nin de suçluluuyla beni tavladı ve kaptım bir şişe.

Eti Browni Intense'i bir bardak çay eşliğinde keyifle yedim. Gerçekten methedildiği kadar varmış, nefis! Yine de ambalajlı ürünlere karşı mesafeli tutumumu ona da uygulamaya kararlıyım. İçinde onlarca katkı maddesi var... Ama kırk yılda bir yenir canım! En azından ayda bir, karın ağrısıyla uyanılan sabahlarda :)

Gelelim Contrex'e. Günlük kalsiyum, magnezyum ihtiyacını karşılıyormuş falan tamam, ama tadından hiç mi hiç hoşlanmadım. Ben ki günde en az 2 litre su içiyorum, şu an bundan bir udum almak dahi işkenceye dönüştü. Adaların suyu aynen bu tattadır, bilenler anlayacak ne demek istediğimi...

11 Nisan 2010

Düğün pastası




Uzun süredir yediğim her pastaya potansiyel düğün pastamız gözüyle bakıyorum. Ana hatlarıyla nasıl olacağına çoktan karar verdik, fakat isteğimizi en layığıyla hayata geçireni bulmak zor. Genelde düğünlerde pastalar görüntüden ibaret. Ortaya kocaman bir maket geliyor, gelinle damat kesip birbirine yedirme şovunu yapıyor (makete bunun için önceden bir dilim gerçek pasta yerleştiriliyor pek tabii) ve maket mutfağa geri döndükten sonra önceden hazırlanmış dilim pastalar servis ediliyor.

Genellikle tat kısmı üzerinde pek durmuyor çiftler. Maketin hangisi olacağına karar verip hemen herkesin sevdiği çikolatalı-krokanlı veya çikolatalı-fıstıklı pastayı seçiyorlar. Pasta alkolün ve eğlencenin dorukta olduğu bir zaman diliminde geldiği için de kaynayıp gidiyor.

Biz tatlısever bir çift olarak kokteylde sunulacak yemeklere göstermediğimiz özeni pastaya gösterdik. Başta da bahsettiğim uzun bir araştırma sürecinin sonunda Göztepe'deki Klemantin'de karar kıldık. Cumartesi sabahı pastanenin sahibesi Deniz Orhun ile buluştuk ve bizim için hazırladığı çeşitlerin tadına baktık. 

Davetlilerin yarısı için limonlu, diğer yarısı için ise çikolatalıda karar kıldık. Ama içlerine trüf, şekerleme gizleme, üzerlerine mereng koyma gibi güzellikler de olacak. Amerika'da Four Seasons Otelleri'nde pastry chef olarak görev almış Deniz Hanım, güvenimizi kazandı.  Haftaya pastamızın son hali için yeniden tadıma gidiyoruz, ben bu işi çok sevdim!

Klemantin'in birbirinden lezzetli ürünlerini mutlaka denemenizi tavsiye ediyorum. Siz alışverişinizi yaparken dev camın ardında üretimin tüm detaylarını görebiliyorsunuz. Ayrıca sadece doğal ve en iyi kalitede malzemeler kullanılıyor. Buna rağmen fiyat konusunda da meşhur pasta devlerine göre çok daha ekonomik. 

www.klemantin.com.tr

05 Nisan 2010

Ulaşılabilir lüks


Uterqüe'nin basına özel açılışına gittiğimde ağzımın suyu akmış, dalga geçer gibi hediye ettikleri bilezik susuzluğumu bir nebze olsun gidermemişti. Bilezik yerine indirim kartı verseler çok daha makbule geçerdi zira fiyatlar beklediğimin epey üzerinde. Mağazada gezerken özellikle bir çift pudra rengi deri babeti gözüme kestirmiş, abartıya kaçan ayakkabı alışverişimden ötürü duyduğum utançla kendime onları almama gerektiğini telkin etmiştim.

Derken, doğum günüm geldi çattı ve tatlı sevgilim bana bunları hediye etti! (Renk tutmadı aslında ama değiştirdim :P)

Senelerce Nine West ve türevlerinden alışveriş etmiş biri olarak Uterqüe'nin grand maison de couture tarzı lüks hizmetine hayran kaldım! 

Ayakkabılar özel olarak elde üretiliyor, çok iyi kalitede malzeme kullanılıyor. Resimde gördüğünüz babetlerin içi, dışı ve altı deri. Kutusunda ayakkabıları muhafaza etmeniz için bez bir torba ve ayağınıza bol gelmesi durumunda tabanına yerleştirmeniz için slikon tabanlıklar da var. Ve son dokunuş: Torbanın içine sıkılan özel Uterqüe parfümü, torbayı yanınızda taşıdığınız sürece burnunuza gelip muhteşem hissettiriyor! Ayakkabıyı ayağıma giydiğimde ise şunu hissettim: Bugüne dek bu kadar rahat bir şeye ayağımı sokmamaışım!

Bu kadar reklamdan sonra bir de şikayet: Renk değişimi yapmak için Nişantaşı şubelerine gittiğimde 'Ah, hanımefendi, bu ürün Akmerkez şubemizden alınmış, ne yaızk ki buradan değişim yapamayız...' yanıtını almamla o ana kadar markaya beslediğim güzel hislerin pek çoğu yok olup gitti. Lakin bugün Akmerkez şubesindeki  görevliler onlarca özür dileyip, olayın kesinlikle Nişantaşı şubesindeki *afedersiniz* denyonun yanlışı olduğunu söyleyince tekrardan kalbimdeki eski yerini kazandı :)

İndirim günlerinin yolunu gözlüyorum! Bir de Inditex şu indirim kartı işini düşünse fena olmaz. 

Çikolata krizi

Uzun zamandır evinde pastacılıkla haşır neşir olan Soley Arı, nihayet Küçük Bebek'te dükkanı Chocoist'i açtı. Vişneli brownie'si ve türlü türlü ev yapımı çikolataları muhteşem! Katkı maddesi içermediği için fazla dayanmıyorlar, iki hafta içinde tüketmeniz öneriliyor. Zaten elinize geçtiğinde birkaç günden fazla dayanacağını hiç sanmam!

www.chocoist.com
212.263.11.74
Küçük Bebek Cad. 83, Bebek


P.S. Yolunuz Bebek'e düşmüş, canınız da çikolata çekmişken yepisyeni Baylan şubesine uğramayı da ihmal etmeyin. Kadıköy'ün Cumhuriyet'le yaşıt pastanesi ilk şubesini Bebek'te, eskiden Vakko'Nun bulunduğu yerde açtı. Macaron mu dersiniz, coupe grillé mi dersiniz; hepsi mevcut!

Bu bir soygundur, eller yukarı!


Son birkaç aydır yoğun bir biçimde evlilik hazırlıklarıyla uğraşıyorum. Ev ve eşya sorunumuz -şimdilik- olmadığı için pek çok benzer durumdaki çifte göre avantajlıyız. Ama düğün meselesi başlı başına olay. Hele bütçeniz kısıtlıysa ve buna rağmen güzel bir şeyler yapmaya çabalıyorsanız...

Gelinlik ve düğün fiyatlarından bahsetmiyorum bile. Benim sinir olduğum normalde 5 TL olan bir şeyin sırf evleniyorsunuz diye aynı malzeme ve aynı hizmetle 20 TL'ye satılması.

Her zaman çektirdiğiniz 10 TL'lik fön, düğün ya, oluveriyor size 300 TL! "Ama, topuz, gelin başı falan istemiyorum ki... Sadece fön, ve duvağımı takacaksınız"; "Olsun" diyor, "gelin fiyatları budur saç ne olursa olsun..."

Evvelki güne kadar M.A.C. Cosmetics fanıydım. Ne zamanki "Normalde dışarıda makyajı 150'ye yapıyoruz ama geline yapçaksak 400 TL" dediler, bu aşk bitti. Nedir bu şark kurnazlığı? "Ben bıçağı tuttum abi, bahşiş", "Ben kapıyı açtım abi bana da bahşiş" zihniyetinden ne farkı var?

Bu arada bir de güzel yapsalar içim yanmayacak. Henüz Türkiye'de "Vay be!" dediğim bir gelin saçı/makyajı görmedim. Kendim yapsam daha güzel olur, o derece.

Düğün zamanı etrafımda dolaşacak sevgili bahşiş avcıları; sözüm size: Benden kuruş çıkmaz, haberiniz ola. 

Ve de son sözüm M.A.C.'e; Goodbye my love goodbye, goodbye and au revoir!!!