29 Ocak 2010

Zeckié



Son zamanlarda sosyetede iş sahibi olma modası var. Botoks gülleri ya moda tasarımcısı oluor, ya butik açıyor, ya takı tasarlıyor, ya organizasyon yapıyor... Hiçbiri olmazsa dernek kurup şıkşıkıdım giyinip saraylarda fink atacakları yardım (!) baloları düzenliyorlar.

Tam da bu sebeptendir ki 'takı tasarımcısı' lafını duyunca otomatik olarak önyargı gözlüklerimi takıyorum. Şimdi bahsedeceğim kişi içinse o gözlüklere hiç ihtiyacınız olmayacak. Zekiye Koçarslan, bundan birkaç sene evvel Çukurcuma'da açtığı takı butiği Zeckié'de atölyesinde kendi ürettiği harika tasarımları satıyor.

Altın, gümüş, bronz, plastik, turmalin, pırlanta gibi pek çok farklı malzemeyle üretilmiş aksesuarlar başka hiçbir yerde bulamayacağınız cinsten özgün formlara sahip. Malzeme skalası geniş olunca fiyat aralığı da öyle oluyor; her zevke ve her bütçeye göre bir şey mutlaka bulunuyor. Benim favorim antik görünümlü ince yüzükleri. Şu an parmağımda onlardan üç tane var!

www.zeckie.com

Chanel trompe-l’oeil geçici dövme


Chanel’in geçen sezonuna ait o meşhur yeşil ojenin yaratıcısı Peter Philips, Karl Lagerfeld’in İlkbahar/Yaz 2010 Paris defilesi için muhteşem bir şey yaratmış: Trompe-l’oeil geçici dövmeler! Jartiyer, bilezik, kolye formlarında, siyah renkte ve inci, zincir, kırlangıç, Chanel arması gibi motifler içeriyor.

Söylentilere göre Şubat-Mart aylarında satışa çıkacak ve fiyatı 75-90 USD arası olacak. Tabii bu 55 dövme içeren bir setin fiyatı. Yine de geçici bir şey için pahalı, ama engel değil! Ben paramı biriktirmeye başladım, almazsam çıldırırım. ‘Limited edition’ olduğu için bekleme listesi varmış.

Evet yine karşınızda limited edition kabusu. Bu sefer durum farklı ama. Daha evvel bahsettiğim tüketici ütme amaçlı sınırlı üretilenlerden değil. Üniforma gibi marka giymek ne kadar itici bir düşünün; şimdi bir de herkeste aynı dövmenin nasıl olabileceğini düşünün… Kesinlikle kabus! Ama bir set edinemezsem iki elim yakanda Peter Philips!

27 Ocak 2010

Uterqüe geliyor!



Zara, Massimo Dutti, Oysho, Zara Home, Bershka, Pull and Bear, Stradivarius... Ortak noktaları iyi fiyata güzel tasarımlar sunmaları. Diğer ortak noktaları hepsinin Inditex adlı İspanyol bir şirketin çatısı altında bulunmaları. 2008'de yeni bir kardeşleri oldu: Uterqüe. Bağımlılık yapacak cinsten ayakkabılar, çantalar ve aksesuarlar üretiyor. Bilenler web sitesine bakıp salya akıtmakla yetiniyordu. Şanslı kesim ise, yurt dışına gittikçe bavul dolduruyor ya da en kötü gidenlere ısmarlıyordu.

Ve şimdi ayakabı/çanta/aksesuar adına Accessorize ve Nine West'in Türkiye'ye gelişinden bu yana en büyük olay gerçekleşiyor: Uterqüe geliyor! Akmerkez'de gezerken brandayla kapatılmış dükkanı görünce mahallede yeni ciğerci açıldığını gören kedi gibi oldum resmen!

Henüz ne zaman açılacağı belli değil. Ama ilkbahar/yaz sezonuna yetişeceğinden eminim. Yeni sezon alışverişinizi bir süre ertelemeye değer bence.



www.uterque.es

26 Ocak 2010

Bistro Funfatale


Harf oyunlu cin bistro Funfatale, Kuruçeşme'de bir ay kadar evvel açıldı. Yeri güzel, tasarımı güzel, yemekleri güzel. Ama benim için en güzel tarafı ofisin karşı kaldırımında olması. Bebek'ten Kuruçeşme'ye taşındığımızdan beri bir kabusta yaşıyoruz. İş yeri Hadımköy'de, Güneşli'de, Ümraniye'de olanlar haklı olarak bana çok kızıyor. Ama Kuruçeşme gerçekten Boğaz'ın orta yerinde bir köy. Hem de kırosundan. İsmi 'Kıroçeşme' olarak değiştirilse yeridir. Yemek yiyecek yer yok. Şöyle bir bakalım:
Les Ottomans: Fazla niş.
Suada: Kışın ölü. Yazın öğlen çok güneş altı. Fiyatlardan bahsetmiyorum bile.
Özsüt: Kötü yemek, kötü servis.
Kuruçeşme Kahvesi: Özsüt'ün kardeş işetmesi. Yani kötü yemek, kötü servis.
Akasya Köfte: Kurtlu, saçlı, yağlı yemek.
Aşşk Kahve: Hem pahalı, hem saçlı yemek.
El Beso: Yeni açıldı, henüz test edemedik ama önsezilerim uzak durmam gerektiğini söylüyor.
Secret Passion: İç mekanı çok ağır, yemekleri ortalama.
Pafuli: Kazık.

Bu durumda Funfatale kurtarıcı gibi yetişti. Yemek iyi, evet pahalı ama uygun seçenekler de mevcut. En ayırt edici özelliği ise eğlence kısmı. Bebek'in Lucca'sı varsa, Kuruçeşme'nin Funfatale'i var. İş çıkışı güzel müzik, birkaç kadeh içki ve atıştırmalık için harika.



Bistro Funfatale
(0212) 359 15 17
Les Ottomans, Muallim Naci Caddesi 68, Kuruçeşme
www.bistrofunfatale.com
Her gün 11.00-01.00 arasında açık. Kredi kartları geçerli.

Time Out'ta yazdığım Bistro Funfatale yazısı için:
href="http://www.timeoutistanbul.com/p4666/yemeicme/bistro_funfatale"

25 Ocak 2010

Cupcakemania


Biraz geç oldu cupcake ile tanışmamız. 2009'da yavaş yavaş İstanbul'Un tüm kafelerine, pastanelerine girdiler. 2010 ise tam anlamıyla cupcake çılgınlığı senesi olarak kayıtlara geçecek.
Bu yıla kadar cupcake'e en yakın tanıdığımız muffin idi. Onun da değeri pek bilindi sayılmaz. Starbucks'ta yemenin dışında evde pişiren, aşeren, misafirliğe giderken götüren pek bulunmaz. Belki de onun bu silikliğindendir ki kokoş kardeşi cupcake bugüne kadar kendini gizledi. Sadete gelelim; şimdi herkes butik cupcake'ci oldu; ya bir kafeye yapıyor, ya da blogundan satıyor.
Bir süredir gittiğim her yerde cupcake deniyorum, çünkü düğün pastası yerine cupcake yaptırmak niyetindeyim. Yazın Magnolia Bakery'nin efsaneleşmiş cupcake'Lerinden tatma şansı bulmuş biri olarak çıtam epey yüksekte. Artık Starbucks'ta bile bulunduğunu gözönünde bulundurursak hepsinden bahsetmeyeceğim
korkmayın. Sadece şimdiye dek İstanbul'da tattığım en iyi ve en kötü cupcake'leri paylaşmak istiyorum, şaşırmaya hazır olun:

En kötü: Bebek'teki Happily Ever After'ınki. Görüntüsü muhteşem, tat korkunç. Keki son derece kuru, kreması sadece pudra şekerinden yapılmış gibi iç bayıcı.
En iyi: Caffe Nero'nunki. Görüntüsü çok da davetkar değil aslında. Keki çikolata rengi, kreması çikolata rengi, üzerindeki serpme süsler bile çikolata rengi. Ama tadı, olması gerektiği gibi harika. Caffe Nero için Cake Studio tarafından hazırlanıyor. Fiyatı 3 TL. Sanırım düğün pastamı buldum!

24 Ocak 2010

Like a jaded mandarin


Chanel, sonbahar 2009 Paris runway'inde yeşim taşı renginde bir oje tanıttı: 407 Jade. Elleriniz bembeyaz ve çok güzelse yakışma ihtimali var, ama o kadar. Erkeklerin son derece itici bulduğu, asla seksi olmayan, hatta 'ölü tırnağı' benzetmesini rahatlıkla yapabileceğiniz bir ton. Hele ki küt, tombul, yaşlı, esmer parmaklarda düşünmek bile istemezsiniz...
Tabii ki Chanel son derece akıllıca bir hamleyle 'limited editon' olarak piyasaya sürdü. Şu an piyasada yok, ancak e-bay tarzı yerlerden 200 dolar gibi bir rakama alıyorsunuz.
Bundan ne ders çıkartmalıyız?
1. Ne yaparsan yap, üzerine 'limited edition' yazarsan paçayı sıyırırsın. Baktın tutmadı, 'sold out' der, ürünü toplatır imajını düzeltirsin.
2. Sadece kullanıcıysan, bir üründe 'limited edition' yazıyorsa uzak dur. Eğer çok matah olsa, seneler boyu satışta bırakıp daha fazla para kazanmayı emin ol onlar da düşünürdü.
3. Yatırımcı kafan varsa, 'limited edition' yazılı ürünlerden paket paket al. 25 dolardan oje alıyosun, sonra 200'e satıyorsun. Alacak keko mutlaka çıkar. Bir de bonus, bir-iki defa kullanabilirsin, çakılmaz.

Hoşbulduk!

Blogger hesabımı alalı üç yıl olmuş, ama kısmet bugüneymiş. Sibirya soğukları kapıda, eve tıkıldım kaldım. Bu blogda neler bulacaksınız önümüzdeki günlerde, bilemiyorum. Evlilik arifesindeki bir flaneur ne yazarsa onları herhalde... Nerede ne yenir, ne yapılır, kıro olmadadan nasıl evlenilir gibi son derece kızsal, ukalaca, çoğu zaman gereksiz, bazen hayat kurtarıcı şeyler olur herhalde. İzleyin!